21 Kasım 2010 Pazar

kul kurar kader gülermiş..


"nasıl gidiyor" diye soruyor "henüz ayrılmadık" diyorum şakayla karışık..
"o zamana kadar ayrılmazsak bakarız" şeklinde cevap veriyorum sorduğu başka bir soruya..

"ilişkiye güvensizlik" olarak nitelendiriyor durumu, oysa benim için "ölmez de sağ kalırsak" tadında bir cümle bu..

gelecekle ilgili plan yapmayı bırakalı çok oldu.. eskaza kendimi hayal kurarken filan yakalarsam da basıveriyorum suratımın ortasına yumruğu!

"henüz ayrılmadık" demek, ayrılmak istediğim anlamına gelmiyor asla! terk edilme korkusu filan da değil, bunun nedeni çok başka..

sadece hazırlıklı tutuyorum kendimi, aslında gelmesini hiç de istemediğim ama hayatın cilvesi gereği gelmesi her an imkan dahilinde olan bir sona.. ve gardımı alıyorum hayalkırıklıklarına!

size de sorarım; gelecekle ilgili kurduğunuz kaç plan gerçekleşti tamamıyla?!

"oldu" diye sevinirken hayalini kurduğunuz şey için, hiç mi aksilik çıkmadı?! yarı yolda bırakmak zorunda kalmadınız mı umutlarınızı..

peki ya siz başladı zannederken bitenler..?!

"kul kurar kader gülermiş.." tıpkı şarkının sözlerindeki gibi gerçekler!

evet hayal kurmamaya çalışıyorum artık, çünkü bir bildiğim var!

evet planlar da yapmıyorum elimden geldiğince, inanın bir bildiğim var!

ama evet aynı zamanda anı doyasıya yaşamaya çalışıyorum, geçmişte yaşadığım tüm olumsuzlukların gölgesine rağmen.. çünkü bir sevdiğim var!

15 Kasım 2010 Pazartesi

gönlümün bayramları, şenliği söndü..


"sevdiklerinle beraber geçireceğin.. " diye başlayacak dilekler.. "nice bayramlar" temennileri süsleyecek günleri..

siz de itiraf edin! en azından bir kişi hep eksik değil mi?! "keşke bu bayramda yanımda olsaydı" dediğiniz en az bir kişi..

eskiden hep birlikte oturulan sofranızda şimdi bir sandalye eksilmedi mi? ya da onun sandalyesinde oturana baktığınızda aramıyor mu gözleriniz göçüp gideni?

"birlikte daha kaç bayram geçireceğiz acaba?" diye hiç aklınızdan geçmedi mi ellerinden öperken sevdiğiniz büyükleri, sizin de boğazınız düğümlenmedi mi?

"yediklerime dikkat etmeliyim" korkusu sarmadı mı çocukken çikolatalara, şekerlere saldırıp mutluluktan uçtuğunuz anların yerini?

siz de kaybetmediniz mi bir gece önceden baş ucunuza heyecanla koyduğunuz bayramlıkların masumiyetini?

harçlıklarınızı da artık başka başka insanlar banka hesaplarınıza yatırıyor sizin de, öyle değil mi?

"tüümm sevdiklerim yanımda ve her şey yolunda" diyorsanız bu bayram, bunu diyecek kadar şanslıysanız bilin kıymetini! ve yine bilin ki çok kıskanıyorum sizi!

ha bir de unutmadan, bana fıstıklı baklava ayırmayı unutmayın e mi?! :)

6 Kasım 2010 Cumartesi

kalbinde siren sesleri..!


siren sesleri beynimin içinde dönüyor.. zamanla yarışıyoruz, çevredekilerin umrunda bile değil oysa.. gözlerimden süzülenleri yanımdakine hissettirmemeye çalışıyorum.. güçlü durmam lazım, sakin olmalıyım.. siren sesleri iliklerimde.. arkamdaki küçük pencereye baksam, iyi mi değil mi bir görsem.. yapamıyorum ama işte olmuyor, cesaret edip kafamı geriye döndüremiyorum.. yaşamayan bilemez bu duyguyu "ya bir şey olduysa, Allah'ım sen koru!"

ambulansın ön koltuğunda oturmak gibi, bir aşkın son demleri.. pencereden bakıp gerçekle yüzleşmek cesaret işi..

telefondan sesi geliyor, önce hasta zannediyorum sonra anlıyorum ki ağlıyor.. börtüm böcüğüm o benim, sesinin cıvıl cıvıl gelmesine alıştığım "anlatacak bu kadar şeyi nereden buluyor" dediğim tatlı gevezem.. oysa kelimeler boğazına düğümleniyor şimdi.. "bitti" diyor "ayrıldık.. yani daha doğrusu ayrıldı.. o istedi, şimdi ben terk edilmiş oluyorum değil mi? evet o beni terk etti!" hastasının öldüğüne inanmak istemeyen biri gibi.. kalbinde siren sesleri!

"üzülme" diyorum ne yapacağımı bilememenin şaşkınlığıyla.. oysa biliyorum ne denli acı çektiğini.. ama böyle bir durumda ne denilebilir ki?

yaşamak, üzerinde kirli bir çamaşır gibi şu an.. başının içinde büyüyen sorular bir kanser tümörü sanki..

arkadaş kalacaklarmış "sorun sevgi değil" diyor, "o beni seviyor ama mesafe işte.."

yeterince sevilmediğini kabullenmek mi daha zor böyle durumlarda yoksa onu ömrünün sonuna kadar kaybettiğini bilmek mi?

"en iyi arkadaşım evleniyor" filminde cameron diaz, julia roberts'a döner ve der ki: "sen kazandın! benimle evleniyor ama o seni kaideye oturtmuş.. onun gözünde hiçbir zaman senin olduğun yere erişemeyeceğim!"

böyle bir tabloda hangi kadın için daha zordur durum, bilmem ki.. şu anda tek bildiğim çocukları hiç sevmeyen, seslerine dahi tahammül edemeyen bir kızın "onun küçüklüğü"ne benzeyen bir oğulları olması hayali bitti..

onunla ilgili kurduğu tüm düşler yolda kaldı şimdi..

ne denilebilir ki?!

duydunuz sirenin sesini, yol verme vakti!