26 Eylül 2010 Pazar

Gel Benimle..!


Eylül'ün son pazarı.. Sonbahara o kadar laf ettim ya intikamını aldı benden, hasta oldum! Bütün gün evde burnumu çeke çeke, o ıhlamur senin bu vitamin benim oturdum durdum.. Televizyona baktım can sıkıntım biraz olsun geçer diye, yok efendim nerdee! Dizilere bakayım dedim aa o da ne, bir de baktım ki gözlerden yaşlar iniveriyor yere.. Sonra kendime kızdım! "Hamileliğinde ne yapacağız biz, Allah yardımcımız olsun" diyen ses çınladı kulaklarımda, güldüm "Beğenmeyen küçük oğluna almasın..!"

Kanalı değiştirip bir müzik kanalı açtım.. Bir sıkıntı var içimde, ağlamak için dizi bahane aslında sadece.. Alıp başımı gidesim var yine.. Şansa bak Yaşar çalıyor "Gel benimle çok çok uzaklara, hüzünlerimi bir parça aşkla değiştir.."

"Gel benimle" desem gelir mi acaba diye düşünüyorum.. Çok değil en azından bir günlüğüne, kaçsak gitsek.. Olmaz mı? Benim tahliller sonuçlansın hele bir, sonra annem anjiyo olsun biraz kendine gelsin, ay başı olsun para gelsin.. Ondan sonra.. Olmaz mı?

Deniz kenarı bir yere gitsek mesela, ya da bir göl olsa orada.. Sonbaharın bizi kıskanan rüzgarlarına aldırmadan suya yüzümüzü dönüp otursak.. O ellerimi ellerinin içine alsa ısıtsa, ben onun omzuna yaslansam.. Kafamdaki bütün sorunları, bütün soruları boşversem bıraksam.. O da unutsa bütün yapması gereken işleri, sorumlulukları "biz" dışındaki her şeyi.. Bir an olsun unutsak ikimiz de bunların hepsini, çok mu zor ki? Olmayacak bir şey mi?

Bütün bunları düşündüğüm sırada, kendimi şu hasta sesimle eşlik ederken buluyorum Yaşar'a:

"Bırak dudaklarından benler okunsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun

Söz veriyorum her şey çok güzel olacak
SADECE SEN VE BEN.."

20 Eylül 2010 Pazartesi

sonbahar..


itiraf vakti! aslını istersen hiçbir zaman sevemedim seni.. karanlık tarafını, puslu-sisli bir camın ardından beni izlemeni kabullenemedim.. benimle alay edercesine güneşini bir gösterip bir geri çekmeni sindiremedim.. sıcak, sonra aniden soğuk! beni, ne yapacağımı bilemez bir hale sokan kararsızlığını sevemedim..

hüzünlüsündür hep, öyle görünürsün ya da en azından.. insanları kendine çekmenin bir yolu mu bu yoksa?! yollarıma gül döker gibi kuruyan yapraklarını sermen, sevginin ifadesi mi aslında?!

ne yaparsan yap inandırıcı bulmuyorum seni işte.. güvenim yok sana! istediğin kadar üşüt beni rüzgarlarınla, bil ki ısınmak için sarılacağım sen olmayacaksın asla!

yalnızsın, ve sana bir sır vereyim mi.. hep öyle kalacaksın! insanlar hüzünler edinecek sende, sen hep onlara kattığın hüzünlerde yaşayacaksın.. hüzünlerle anılacaksın diyorum sana, en iyi ihtimalle buruk bir tebessüm.. sor bakalım şimdi kendine, halinden memnun musun?!

17 Eylül 2010 Cuma

reenkarnasyon..


hikayemi merak etmişsin, anlatayım..

sen hiç bir masalda uyuyup diğerinde açtın mı gözlerini?

işte benim hikayemin özeti..

bir gün bir kurbağayı öptüm, hayatım değişti..

zannetme ki kurbağa prense dönüştü..

dönüşen ben oldum..

önüm-arkam-sağım-solum..SOBE!

gökten üç elma düştü yere..

bir ısırık aldım, uyudum..



"bir derin uykudaydım ölümün içinden.."


açınca gözlerimi, kendimi bambaşka bir masalda buldum..

bir öpücükle başladı her şey.. küçücük, masum..

bir öptü ben uykuya doydum, bir öpüldüm hayata yeniden döndüm!


en beklemediğin anda yeni bir masala uyanmak nasıldır bilir misin?

korkutucu, hem de çok! ama güzel, bir o kadar da özel..


"herkesin bir hikayesi vardır ama herkesin bir şiiri yoktur.."


herkesin bir masalı da yoktur elbet.. benim var!

bir şiir de seçtim kendime, yine yeni yeniden..

az sözden çok şey çıkarabilmek adına onu da oku istersen:

"Bardaktan seni içmek
Seni teneffüs etmek havada..
Dolaşmak dolaşmak sana dönmek
Seni bulmak yuvada..

Yolumuzda aylar, yıllar
Basamak basamak..
Basamakların çıkamadığı yere
Kanatlarınla çıkmak..

Boşaltmak takvimden günleri
Günlerin üstünden yollara bakmak
Rüzgarla esmek, sularla akmak..

Baharı yollamak yollara
Alıkoymak bir nisanın tadını..
Dışarda herkes gibi seslenmek sana
Ve koynunda söylemek asıl adını!


İnanmak,inanmak,inanmak..
Ninnilerinle uyuyup,türkülerinle uyanmak!"

3 Eylül 2010 Cuma

veda busesi..


"yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye.."


bir yaz daha bitti.. ama ne yaz! hani insanın yıllar sonra dönüp baktığında dönüm noktası olarak görebileceği türden.. hayat bildiğini okudu yine, hatta bu kez geldi bir de canıma okudu! sonra durdu durdu.... olanlar oldu! :)

gelişinden korktuğum, gelmesin diye umutsuzca dua ettiğim ve ne yazık ki umduğumdan hızlı gelip çatan ama beklediğimden çok daha az şey götürüp kat be kat fazlasını getiren enteresan bir yazdı bu yaz.. hani derler ya "yaşanır, anlatılmaz!"

şimdi veda vakti.. uğurluyorum ömrümün bugüne kadar beni en etkileyen yazını, size çok şey öğreten ve varlığınıza yeni anlamlar katan değerli bir dostunuzla sırf zorunluluktan vedalaşır gibi..

bana kattıkların için teşekkür ederek tüm benliğimle sımsıkı sarılıyorum sana ey yaz! bilesin, sonbahar çok kıskanacak seni..