16 Ağustos 2010 Pazartesi

bir nedeni yok....


Olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında, daha fazlasını umma açıkçası.. Endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var.. Başkalaşmaya çalışıyorum.. Göz ardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.. Değişmek, hiç de zor değil! Yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki..

Anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu.. Evet, tıpkı bu! Sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek.. Birlikte dans edebilmek gibi..

Sen hastayken baş ucunda birinin sabaha kadar oturması gibi.. Arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.. Bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki.. Ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi.. Ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi, doğal ve ciddi.. Ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü! Bu gücü yan yanayken yaratabilme yeteneği.. Ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana.. Masallarla geliyorum.. Efsanelerle geliyorum.. Herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında.. Artniyetsizim inan..

Bir nedeni yok, yalnızca öptüm..

Küçük İskender

6 Ağustos 2010 Cuma

,,

"Zor yıllardan
Dar yollardan
Geçtim de geldim
Durdum kapında
Dokunsan ağlarım ama
Vurursan yıkılmam.."


Fonda Özer Atik'in şarkısı ile başlıyorum yazıma..Ne zamandır yazasım var, aslında ne de çok şey yazasım var da.. Birbirimizi kandırmayalım işte öyle her şey de yazılmıyor buraya..

Eskiden pek ağlamazdım ben, yani tek başımayken ağlardım da öyle birilerinin yanında gözümden yaşlar inivermezdi şimdiki gibi.. Tutardım kendimi.. Daha mı güçlüydüm yoksa daha mı az yorgun? Ne değişti şimdi.. Ben mi?!

Omzunda ağlarken kafamdan geçen milyonlarca şeyden biriydi bu.. Sonra sen "Ağlama" dedin "Kıyamam sana.."

"Kıyamam sana"nın farklı çeşitlerini öğretti hayat bana.. Biliyordum ki "Ellerimde acılar, ellerini tutamam.." gibi değildi seninki.. Başka bir şeydi..

"Gitme" dedin, "Beni bırakma.."

Hıçkırdım, başımı yasladım göğsüne.. "Her şey yoluna girecek, merak etme.." Kokunu çektim içime, huzurdu dolan ciğerlerime..

Eskiden olsa "Söz mü?" diye sorardım sana.. Ama ah bu hayat, verilen sözlerin tutulmadığında, hiç verilemeyen sözlerden daha çok can acıttığını da öğretti bana..

"Emin misin?" dedim o yüzden.. "Evet" dedin büyük bir kararlılıkla..

Ne olacak peki şimdi? Bilmem.. Düşünmüyorum..

Ne olacak sonra? Bilmiyorum.. Kim biliyor ki, kim bilmiş ki ben bileyim..

"Dikkatli ol.." diyorlar bana.. Bla bla bla..

Hayatta en çok üzülenler en dikkatli olmaya çalışanlar değil mi oysa..? Hesaba kitaba gelmiyor ki yaşam, ne yaşanacaksa yaşanıyor işte bir curcunayla..

Çok üzüldüm ben evet, belki yine çok üzülürüm böyle bir ihtimal de var elbet.. Ama ben biliyorum ki alnım ve kalbim beyaz olduktan sonra geri kalan tüm siyahlara, giydiğim karalara inat asil bir duruş ve mağrur bir gülüşle her şeyin üstesinden gelebilirim.. Ben bunu tecrübe ettim..

"Dokunsan ağlarım ama vurursan yıkılmam.." ne güzel de söylüyor Özer'im Atik'im! :)