22 Aralık 2012 Cumartesi

Günebakan Düşlerimiz Yağmur Sesiyle Çoğalsın..



İnsan büyüdükçe hayalleri gerçekten küçülür mü bilmem; ama büyürken daha basit şeylerle mutlu olmayı öğrendiğimiz kesin!

Küçükken hayalini kurduğumuz onca şeyin peşinden koşarken eksiliyoruz.. Biz eksilirken hayallerimizin ters orantılı bir biçimde artmasını beklemek de eşyanın tabiatına aykırı olur elbette! Belki de bu yüzden, hayallerimiz daha elle tutulur, daha somut, daha küçük şeylere dönüşüveriyor büyüdükçe.. 

Sırf hayal kırıklığı yaşamamak için kendimizi en kötüsüne hazırlamaya başlamayı öğreniyoruz bir süre sonra.. Öyle ya, beklentin ne kadar küçükse hayal kırıklığın da o kadar küçük olur gerçekleşmediğinde..

Gidip küçük bir kıza hayallerinin erkeğini sorun mesela.. Binlerce özellik sayıverecektir size bir çırpıda! Sonra bir de gidip yirmi beş- otuz yaşlarında bir kadına sorun hayallerinin erkeğini.. Emin olun bir elin parmaklarını geçmeyecektir saydığı özellikleri.. 

Dedim ya.. Gerçeklerle yüzleştiğin gün sayısı arttıkça hayat azaltır beklentilerini!

Hayatımın bir döneminde öğrendiğimi zannettiğim en önemli şey, bu hayattan hiçbir şey beklememekti! Hiçbir şey beklememenin verdiği hafifliği ve o ürkütücü boşluğu ancak yaşayan bilir.. Sanki başka birinin yaşantısına uzaktan bakıyor gibisindir! Gelip geçen günlerin, gelecek olanın veya gidenin bir anlamı kalmadığında hissettiğin o boşluk tarif edilemez bir histir.. Ve ne garip bir tesadüftür ki, hayatım boyunca en çok hayalini kurduğum şey tam da böyle bir anda karşıma çıkıverdi!

Ben tesadüflere inanmam pek değerli okuyucu&izleyici! Benim için işaretler vardır hayatta.. Ve evet tahmin edebileceğiniz gibi, bir işaret olarak kabul ettim o anda "gelen"i.. Anladım, hayattan her ne olursa olsun bir şeyler beklemek gerektiğini.. Hayata dair hayallerinin olmasının önemini.. Ve fark ettim ki, doğru hayallerin peşinden koşmaya başladığında tıpkı güneşe doğru dönen o güzelim çiçekler gibi gülümsetiyor yaşam seni!

Demem o ki: Yeni yıl gelmeden, daha önce kurduğunuz ve de gerçekleşmeyen hayalleri şöyle bir gözden geçirin.. Kim bilir belki de olmamasındaki ısrar, tamamen sizin iyiliğiniz içindir!

Dilerim yeni yıl, hepimize peşinden koşmaya değer hayaller ve bu hayallerin gerçekleştiği günler getirir!

Cansu..

13 Aralık 2012 Perşembe

Üzerimden Güldü Geçti Martılar..

İki bin on ikiye tam üç ülke ve sekiz şehir sığdıran ben, yine kendimi bir yerlere sığdıramadım.. Kuşlar gibi özgürce, masrafsız, yüksüz, zamansız gezmek isterdim oysa.. İstediğin yerde istediğin kadar durup canın istediğinde istediğin rotaya doğru çevirebilmek başını.. Ne büyük mutluluk olmalı!

Düşünsenize.. Para kazanma derdin yok.. Çocuklarını iyi yetiştirme derdin yok.. Doğdum mu bir süre besle sonra hayatta kalmanın püf noktalarını öğret, bitsin gitsin işte.. Ev derdi yok, ulaşım derdi yok, kıyafete kendine eşine ailene bütçe ayırma derdi yok.. Dilinin ucuna kadar geleni söyleyiver gitsin! Ast yok üst yok.. Polemik yok, politik olma zorunluluğu yok..

Fotoğraf çektiremezsin gittiğin yerlerde, sadece o kadar.. Onda da seni çekmek için birbiriyle yarışan amatör fotoğrafçılardan birinin objektifine gülümseyiverdin mi oldu bu iş!

Aahh, keşke böyle kolay olsa insanlar için de her iş!

Cansu..

7 Aralık 2012 Cuma

Sana Koşmak İsterim Derman Yok Dizlerimde..


İki gün oldu.. Tam iki gündür dizime sürülen birtakım jeller, aç karnına-yemek ardına alınan ilaçlar ve belirli periyotlarla yapılan onar dakikalık buz takviyeleriyle baş başayım evimde.. Tabii bir de kendimle!

Bir kez daha anladım ki, çalışmak insana en iyi gelen terapi!

O en büyük firmaların deli gibi çalışan CEO'ları filan var ya.. İşte onlar mutlu olmak daha doğrusu unutmak maksatlı bu kadar çalışıyor olmalılar bence.. Hayatı bu kadar ıskalamaktan mutlu olmalarının başka bir açıklaması olamaz çünkü.. Kendileriyle baş başa kalmamak, kendi iç sesleriyle hesaplaşmamak uğruna hepsi! Kazanılan onca parayı harcayacak kadar kendine&sevdiklerine vakit ayıramamanın tek mantıklı açıklaması bu sanki!

Sürekli düşünüyorum iki gündür, sürekli.. Mayısta devireceğim çeyrek asır, ömrümün geri kalanını bu kadar çok düşünmemin nedenlerinden biri olabilir tabii.. Yirmili yaşları ortalamaktan hiç de memnun değilim, daha zor bir süreç başlıyor çünkü.. Pişmanlığın çok daha ağır sonuçlarının olacağı daha ciddi bir süreç.. Sanki en ufak bir yanlışta "zaman" dediğimiz öğretmen, şimdikinden daha acımasız davranacak gibi.. 

İnanın ben de bilmiyorum, dizimden bu konulara nasıl geldiğimi.. Ama dedim ya, insan kendiyle baş başa kalmayagörsün neler neler kurcalıyor beynini!

Çalışmak; sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır demiş Andre Maurois.. Haklı vallahi!

Ben lafı daha fazla uzatmadan kitap okumaya geri döneyim en iyisi.. 

Cansu..